logotype
Bağış Yap

Kategori: Kazakistan

Cimkent-OneCikan
BlogKazakistanKültürelTarihi

Orta Asya’da Yaşayan Tarih; Çimkent

Kazakistan’daki çok nüfuslu bölgelerden olup,  Türkistan Eyaletinin önemli şehirlerinden biridir. Çimkent – Kazakistan’ın nüfusu bir milyona ulaşan şehirleri listesindedir. Almatı’nın 690 km. batısında ve Taşkent’in 120 km. kuzeyinde bulunur.

Sirderya nehrinin kolu Arısa dökülen Badam nehri üzerinde, Aladağın güney batısındaki vadide, denizden 512 m. yüksekliktedir. Çimkent hakkında ilk tarihi bilğiler Nizamüddin Şami’nin ‘Zafername’ eserinde ‘Çikend’ şeklinde kaydedilir ve Sayram yakınlarında küçük bir köy olduğu belirtilir.

XVI ve XVII. Yüzyıllarda kaynaklarda yine büyük bir köy ve kale olarak geçen Çimkent, 1700 yıllarda Hokand Hanlığının kurulması ile beraber gelişmeye başladı. Zamanla bir kültür şehri olma özelliği kazanarak XIX. Yüzyılın ilk yarısında medreseler ve kütüphaneler şehri haline geldi ve Türkistan’ın önemli merkezlerinden biri oldu.

Sayram:

Türkistan eyaletinin en eski tarihi yerleşim merkezlerinden. Tarihi ismi İsficab, Beyza olan kent şu anda Türkistan eyaletinin Sayram Su nehri kıyısında yerleşik, ilçelerinden biridir. Sayram – Maveraünnehir bölgesinin en eski yerleşim yeridir. Tarihte Kazakistan bölgesinde ilk Cami burada yapılmıştır.

Tarihçi Reşideddin Fazlullah Hemedani (1247 – 1318) Sayram hakkında kırk kapılı büyük bir şehir olduğunu ve şehri bir ucundan diğer ucuna geçmek bir günlük mesafe oldugunu yazmıştır.

Mahmud Kaşgari ‘Divan Lugatit-Türk’ eserinde ‘Sayram Türkçe bir kelime olup, topuktan yukarı çıkmayan sığ bir su demektir. Sayramlanmak – sığ bir hal almak, suyun çekilmesi, suyun azalması anlamına gelir’ der. Nizam-ül Mülkün (Selçüklü verzir) yazdığına göre, Harun Reşid zamanında Sayram’da, bir rabat inşa ettirilmiş ve şehrin ticari hayatına canlılık kazandırılmıştı.

Sayram İpek yolu üzerinde önemli bir ticaret ve kültür şehri olmuştur. Taraz ile birlikte İslami külliyelerin en çok bulunduğu şehirlerden biridir. Ancak bölgedeki diğer şehirler gibi Moğol istilasında harabe haline gelmiştir. Eski şehrin üzerine kurulan bugünkü Sayram kasabasında dağınık şekilde birkaç türbe kalmıştır.

Abdülaziz Baba Türbesi:

İçerisinde türbe ve mescidden meydana gelen küçük bir külliyedir. Türbenin üzeri kubbe ile örtülmüştür. Büyüklüğü 11 x 6 m. yüksekliği 10 m.’dir. Türbe ilk yapımı IX.yüzyıla aittir. Zamanla birçok defa tamir edilegelmiştir. Şu andaki şekli XVI.yüzyılda Navrüz Ahmed Han (Barak Han) tarafından restöre edilmiştir.

Abdülaziz Baba hakkında yeterli bir malumat bulunmamakta, 766-771 yıllar arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. İsficab’ta ilk İslamı kabul eden ve mahalli halkı dine davet eden, İslama büyük hizmetleri olan zat olarak bilinir. Türkistan lehçesinde ‘Baba’ büyük zatlara nisbeten hürmet ifadesi olarak kullanılır.

Hoca Ahmed Yesevi (k.s.) 13. Ecdadı olan İshak Baba 766 yılında İslam askerleri ile İsficab şehrini feth ettiğinde, ordusunun alemdarı (bayraktar) Abdülaziz Baba isimli zat olduğu bazı kaynaklarda kayıtlıdır. İnsanlara sıkıntılı ve zor durumlarda yardım ettiğinden, doğru yol gösterdiğinden ‘Belagerdan’ ismi ile meşhur olmuştur.

İbrahim Ata Türbesi:

XI. Yüzyıla inşa edilen bu türbe – Hoca Ahmed Yesevinin (k.s.) babası İbrahim Şeyih’a aittir. Türbe tuğladan, 7 × 7 m. Büyüklüğünde olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür.

Hoca Ahmed Yesevi (k.s.) soyu Hz. Ali’nin (k.v.) oğlu  Muhammed Hanefiyye’ye dayanır. Mübarek nesebi şöyledir: Hoca Ahmed Yesevi (k.s.) b. Şeyih İbrahim b. Şeyh İlyas b. Şeyh Mahmud b. İftihar b. Şeyh Muhammed b. Şeyh Ömer b. Şeyh Osman b. Şeyh Hasan b. Şeyh İsmail b. Şeyh Musa b. Şeyh Mümin b. Şeyh Harun b. İshak b. Abdürrahman b. Abdülkahhar b. Abdülcebbar b. Abdülfettah b. Muhammed Hanefiyye b. Hz. Ali (k.v.).

Karaşaş Ana Türbesi:

Hoca Ahmed Yesevi’nin (k.s.) annesi Ayşe Hanım için inşa edilmiştir. XI-XII. yüzyıllara tarihlerinde yapıldığı tahmin edilen türbe dikdörtgen şeklinde olup, tek kubbelidir.

TayKazan-OneCikan
BlogKazakistanKültürelTarihi

Tay Kazan

Güney Kazakistan’ın Türkistan şehrinde bulunan Ahmed Yesevi (k.s.) türbesi 1396 – 1399 yıllar arasından Emir Timur tarafından yaptırılmıştır. Türbenin yapımı tamamlandıktan sonra Emir Timur türbe için bir çok hayır eserleri ve vakıflar tayin ederek Ahmed Yesevi ’ye (k.s.) olan sevgi ve saygısını bir daha göstermiş.

Emir Timur tarafından türbeye hediye edilen eşyalar arasında yedi adet “Şamdanlık” denilen kıymetli kandiller bulunur. “Tay Kazan” (Büyük kazan) diye meşhur olan bronzdan yapılan büyük kazan da bugüne kadar muhafaza edilen tarihi eserlerdendir.

Türbe içerisine girişte bulunan en büyük oda “Kazanhane” denir. Yapımından itibaren, son dönemlere kadar burada Tay Kazan bulunduğunda bu salona Kazanhane ismi verilmiştir.

Tay Kazan 1399 yılında Karnak kentinde Usta Abdülaziz b. Usta Şerafüddin Tebrizi tarafından yapılmıştır. Yedi ayrı metalin karışımından dökülmüş olan Tay Kazan, yaklaşık 2 ton ağırlığında, 2,4 metre genişliğinde, 1,6 metre yüksekliğine, 3 bin litre su alma kapasitesine sahiptir.

Tay Kazan Üzerindeki İşlemeler

Kazanın üstünde üç sıra Arapça sülüs ve küfi hatları ile yazılmış yazılar vardır. Yazılar ilk ve üçüncü sırada 18 cm, ikinci sırada 12 cm yüksekliğinde çerçeve içine yazılmıştır.Birinci sırada:

Tay Kazan’ın üst kısmına sülüs hattı ile Tevbe süresinin 19. Ayeti Kerime’sinin bir kısmı yazılmıştır.

(قال الله تبارك و تعالى اجعلتم سقايه الحاج و عمارة المسجد الحرام الاية)

Meali: Siz hacılara su dağıtma ve Mescid-i Haram’ı imar etme işiyle (Allah’a ve ahiret gününe iman edip; Allah yolunda cihad edenlerin yaptığı işi bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah katında eşit olamazlar. Allah zalimler topluluğuna hidayet ihsan etmez.)

Bu Ayeti Kerime’nin devamında şu Hadisi Şerif yazılı:

(و قال عليه السلام من بنى سقاية فى سبيل الله تعالى بنى الله تعالى له حوضا فى الجنة)

Manası: Bir kimse Allah rızası için, sulama kabı (kuyu) bina ederse Allah Teala o kimse için cennette havuz bina eder.

Devamında şu cümle yazılıdır:

امربعمارة هذه السقاية الامير الاعظم مالك رقاب الامم المختص بعناية الملك الرحمن امير تيمور كوركان اخلد الله تعالى ملكه لأجل روضة شيخ الإسلام سلطان المشايخ فى العالم شيخ احمد اليسوى قدس الله روحه العزيز فى سنة العشرين من شوال احدى وثمانمأة

Manası: Bu sikayeyi Emir-i Azam, Rahman olan Allah’ın inayeti ile ümmetlerin Padişahı olan Emir Timur Küregan Şeyhülislam, Sultan-ül Meşayih, Şeyh Ahmed Yesevi (k.s.) ravzası için yapmayı emretti. 20 Şevval, 801. (25 Haziran, 1399).;

İkinci sırada:

Kazanın kulpları arasında 20 adet çerçeve bulunmakta olup, onların ikisinin içerisinde kazanı yapan ustanın adı yazılıdır. On çerçeve içerisine ise “Hayırlı Olsun” anlamına gelen farsça “Mübarek bad” cümlesi yazılıdır. Bu on adet çerçevedeki “Mübarek bad” yazısının bir tanesi ters yazılmıştır ki, bu aslında bir hata değildir. İslam mimari ve sanat ustaları tarafından sıkça kullanılan bir usuldür. Yani sanat eserini yapan usta yapmış olduğu eserlerinde kusursuzluk “Allah ile yarışmak, kusursuz eser yaratmak” anlamına geleceği için, aczini ifade ve Allah’ın büyüklüğünü itiraf için eserinin bir yerinde, şuurlu olarak “hata” veya “eksik” yapar.  Burada da “Mübarek bad” cümlesinin ters yazılmasını, kazanı yapan ustanın ‘aczini ifade etmesi’ olarak kabul etmek gerekir.

Üçüncü sırada:

Küfi hat ile “ela el-mülkü lillah” cümlesi 22 defa tekrar yazılmıştır.

Tay Kazan Niçin Yaptırıldı?

Emir Timur Ahmed Yesevi (k.s.) türbesi için niye aynen Kazan yaptırmayı emretti? Kazan yaptırmanın sırrı ne? Bu gibi soruları kısaca şöyle yanıtlayabiliriz: Türbeler için Kazan yapma tarihi eski dönemlere kadar dayanır. Önceleri Türki kabilelerde kabile reisler ve savaşlarda kahramanlık gösteren askerlerin, alimlerin (biliğ), önde gelen insanların kabirleri yanına kazan koyma geleneği mevcuttu. Bu hayırlı adeti sonraki dönemlerde de devam edildi. Hatta şimdi de bir çok zatların kabir ve türbelerine konulmuş çeşitli kazanları görebiliriz.

Böyle meşhur kimselerin kabirlerine veya türbelerine kazan koyma geleneğinin temelinde bu kimselerin vaktiyle insanların ve milletin maddi veya manevi birliğini temin etmiş büyük zatlar olduğuna işaret vardır.

Ahmed Yesevi (k.s.) türbesine Tay Kazan ’ın yapılmasında da Ahmed Yesevi (k.s.) büyük zat olduğuna, buraya ziyarete gelenler onun manevi ruhaniyetinden istifade edeceklerine işaret edilmiştir.

Bu kazanların diğer ismi de sunak veya sıylık kazanlarıdır ki; insanlar odak ve sadakalarını bu kazanların içerisine koyarlar, toplanan bu sadakaları ihtiyaç sahiplerine, medrese ve hanekah dervişlerine paylaştırarak verilirmiş.

Tarihte kazan birliğin, hayır ve bereketin sembolü olmuş, bundan dolayı büyük zatların kabir ve türbeleri yakınına kazan konularak oraya gelen ziyaretçilere önemli mesajlar verilmiştir.

KazakistanGucu-OneCikan
KazakistanTarihi

OrtaAsya’nın Görünmeyen Gücü Kazakistan

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ( SSCB)’nin  1991 yılında yıkılmasıyla uluslararası konjonktüre on beş yeni devlet daha katılmış oldu. 1985 yılında SSCB Devlet Başkanı olarak göreve başlayan ve büyük ölçüde ABD ile  yaşanan Soğuk Savaşı bitiren Mihail Gorbaçov; SSCB’nin dağılmasını önlemek amacıyla Perestroyka (yeniden yapılanma) ve Glasnost (açıklık) politikalarını uygulamaya koydu. Nitekim uygulanan bu politikalarla daha esnek bir yönetimi benimseyerek dağılmayı önlemek isteyen Gorbaçov’un bu çabaları sonuç vermemiş; SSCB 1991 yılında dağılmasıyla on beş cumhuriyet ortaya çıkmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından önce zaten birlik içerisinde bağımsızlık hareketleri artmaya başlamıştı. SSCB’nin dağılmasından sonra on beş cumhuriyet ulus-devlet olma  yolunda çabaları ortaya çıkmıştır. Bu tarihten sonra dünyanın gözü artık Kafkasya ve Orta Asya’ya çevrilmiş oldu. Orta Asya coğrafyası içerisinde büyük bir alana sahip olan Kazakistan; başta Rusya Federasyonu olmak üzere Batı Avrupa’nın ve ABD’nin de  yakından takip ettiği bir ülke konumundadır.

Bağımsızlık Sonrası Rusya Federasyonu- Kazakistan İlişkileri

Sovyetler Birliği döneminde olduğu gibi bugün Rusya Federasyonu için Kafkaslar ve Orta Asya önemli bir jeopolitik bölgedir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Rusya Federasyonu’nun Orta Asya bölgesinde  en çok önem verdiği ülke Kazakistan olmuştur. Kazakistan 1991 yılı öncesinde ”Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” olarak  Sovyetler Birliği’ne bağlıydı. Çarlık döneminde  uygulanan Ruslaştırma politikaları Orta Asya’da da uygulanmaya çalışılmış; bu politika Orta Asya ve Kafkasyada bağımsızlık hareketlerini güçlendirmiştir. 1991 yılında tüm Kafkasya ve Orta Asya’yı saran bağımsızlık mücadeleleri Kazakistan da da etkili olmuş ve birliğin dağılmasından sonra varlığını Kazakistan Cumhuriyeti olarak devam ettirmektedir. Yüzölçümü olarak geniş bir alana sahip olan Kazakistan aynı zamanda yeraltı kaynakları  bakımından da çok zengin bir ülke oluşu; gerek Rusya’nın sürekli  kontrol altına almak istediği gerekse batının ilgilisi çeken bir ülke olmuştur.

Kazakistan’ın doğal kaynak bakımından zengin oluşu ve Orta Asya da önemli bir ülke olması nedeniyle Rusya Federasyonu’nun ilişkileri sıcak tutmak istediği ülkedir. Kazakistan ve Rusya arasındaki ilişkilerde bir diğer önemli nokta ise bağımsızlık sonrasında  8 aralık 1991 tarihinde oluşturulan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)  anlaşmasını imzalaması olmuştur. Kazakistan, Rusya’nın 1992 yılının Mayıs ayında Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşması akdettiği ilk BDT devleti olmuştur.[1]

Kazakistan bu tarihten sonraki dış politika ilişkilerinde tek yönlü bir politika izlemeyi tercih etmemiş; her ülkeye eşit mesafede yaklaşımı benimseyen çok yönlü dış politikayı uygulamayı amaçlamıştır. 1991 yılında göreve gelen Kazakistan’ın kurucu devlet başkanı olan Nursultan Nazarbayev de Kazakistan’ın uluslararası ortama entegre olabilmesi için modernleşmeyi öngörmüştür.

Ancak bu modernleşme batı geleneklerinin ve sisteminin Kazakistan’da doğrudan uygulanması şeklinde olmamış; geleneklere bağlı kalarak bir modernleşmeyi beraberinde getirmiştir.

Rusya İle İlişkiler

Rusya Federasyon’un Orta Asya da en fazla işbirliği içerisinde olduğu Kazakistan’ın ekonomik, siyasi ve askeri yapısının Orta Asya ülkeleri arasında en iyi seviyede olmasının en büyük sebebi şüphesiz Rusya ile kurulan iyi ilişkilerdir. Rusya’nın Kazakistan Orta Asya ilişkilerinde belirleyici olan önemli bir nokta ise askeri işbirliği anlaşmasının imzalanması ve askeri üsler konusudur. Rusya SSCB döneminde ve hatta çarlık döneminden itibaren başta Kazakistan olmak üzere Orta Asya da bir güvenlik kuşağı oluşturmuştur. Buradaki amaçta Çin’in bölgede etkin olmasını engelleme ve bölgeyi kontrol altına almak olmuştur. Bu amaçla jeopolitik ve jeostratejik açısından önemli olan söz konusu bölgeye askeri üsler yerleştirilmiştir. Askeri üslerin yanında Rusya Federasyonu bölgede etkiliğini arttırmak ve devam ettirmek amacıyla Kazakistan’a ”yakın çevre doktrini” oluşturmuştur. Kazakistan ile Rusya arasında  bir diğer önemli bir gelişme ise enerji alanında olmuştur. Kazakistan, Türkmenistan gibi Rusya ile imzaladığı ortak bir deklarasyonla Hazar petrollerini Rusya üzerinden pazarlayacağını ilan etti.[2] Kazakistan’ın  Hazar petrolleri konusunda genel olarak Rusya tarafında yer alması eleştirilmiş ve bunun Kazakistan için olumsuz sonuçlar doğuracağı ifade edilmişti.  2000 yılında ise ekonomik gelişmelere paralel olarak  Beyaz Rusya, Tacikistan, Kırgızistan ve  Rusya Federasyonu ile ” Avrasya Ekonomik Topluluğu’nu”oluşturmuştur.

Sovyet Sonrası Süreç

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Rusya Federasyonu ve Kazakistan cumhuriyeti arasında imzalanan askeri işbirliği anlaşması imzalanmış ve Rusya Kazakistan da daha önce tarihlerde  stratejik açıdan önemli olan bölgelere  yedi tane büyük askeri üs kurularak buradaki üs haklarını  bu anlaşmayla korumaya almıştır. Rusya federasyonu ile Kazakistan arasında askeri işbirliğinin bir diğer görüntüsü ise  2002 tarihinde imzalanan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ)dür. Anlaşma genel olarak Bağımsız devletler topluluğunun altı ülkesi ile imzalanmış ve taraflar bu anlaşmayla hükümetlerarası askeri ittifak kurmuşlardır.

Tarihsel olarak önemli bir jeopolitik ve jeostratejik bölgeyi kapsayan Kazakistan Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Orta Asya cumhuriyetleri içerisinde ekonomik,siyasi ve askeri alanlarda en çok gelişen ülke olmuştur. Kazakistan’ın bu gelişmesinde şüphesiz bağımsızlık sonrası Rusya Federasyonu ile kurduğu pragmatik ilişkiler ve çok yönlü dış politika benimsemesi etkili olmuştur. Hem Orta Asyada tek nükleer güce sahip olması hem de yeraltı kaynakları bakımından zengin olması Rusya’nın bölgeye olan hassasiyetini arttırmakta; yeterli doğal kaynağı olmayan batının bu bölgeye yaklaşımını istememektedir.

SSCB’nin yıkılmasından sonra Rusya’nın bölgede hakimiyetinin eskisi kadar olmamasını bir avantaj olarak değerlendiren ABD,Çin ve Batı Avrupa;  Orta Asya’ya  daha çok dikkat çekmekte ve bunun sonucunda da Ortaya Asyada bir  güç mücadelesi ortamı ortaya çıkmaya başlamaktadır.

Türkiye-Kazakistan ilişkileri: Ortak tarihi bağlardan Siyasi, Ekonomik, Askeri işbirliğine

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) içerisinde yer alan Kazakistan’ın 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmesiyle Türkiye Kazakistan Cumhuriyetini tanıyan ilk ülke olmuştur. Kazakistan ile Türkiye’nin ortak tarihi ve kültürel bağlara sahip olması iki ülkenin iyi ilişkiler geliştirmesinde etkili olmuştur. Kazakistan’ın Türk cumhuriyetleri içerisinde ekonomik, siyasi ve askeri alanda en gelişmiş ülke olması Türkiye’nin Kazakistan’la ilişkilerin boyutunu da belirlemektedir.  Siyasi ilişkiler bağlamında Kazakistan -Türkiye ilişkileri genel olarak iyi bir noktadadır. Nitekim Türkiye’nin Orta Asyada etkili bir ülke olması için Kazakistan ile olan siyasi diyalogunu geliştirmesi ve bu yönde politikalar benimsemesi gerekmektedir.

Kazakistan’ın bağımsızlık sonrası çözmesi gereken en önemli sorunlardan biride diğer Orta Asya ülkelerine nazaran Rus nüfus yoğunluğun en fazla olduğu bölge olması nedeniyle geleneksel yapıların ve kültürün asimile olmasını engellemekti. Bu amaçla Kazakistan kurucu devlet başkanı Nursultan Nazarbayevde bağımsızlık sonrası ülkenin resmi dilini kazakça olarak belirlemiştir. Ayrıca Türkiye ile Kazakistan arasında 2010 tarihinde gerçekleştirilen ”Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi” de önemli bir gelişme olmuştur.

Kazakistan 1991 sonrasında ciddi bir ekonomik bunalım yaşamış, sahip olduğu petrol ve doğal kaynakların zenginliği ile bu bunalımı asgari düzeye indirmiştir. Kazakistan’ın bu özelliği başta ABD olmak üzere Rusya Federasyonu, Çin ve Batı Avrupa’nın bölgede ticari faaliyetler gerçekleştirmesine imkan tanımıştır.

Türkiye ve Kazakistan ilişkileri sadece ortak tarih ve kültürel bağlar kapsamında ilerlemiyor. Aynı zamanda Kazakistan’ın bağımsızlık sonrası uluslararası pazara entegre olmasında ABD’den sonra  Türk şirketlerinin bölgede ticari faaliyetler gerçekleştirmesi de etkili olmuştur.

Ekonomik ilişkilerin yanında Türkiye ve Kazakistan arasında askeri işbirliği içinde son yıllarda karşılıklı adımlar atılmaya başlandı. Bunlardan en  önemlisi 2013 yılında Azerbaycan’ın Bakü şehrinde imzalanan Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan ve Moğolistan arasında kurulan;  ”Avrasya Askeri Statülü Kolluk Kuvvetleri Teşkilatı (TAKM)”nın kurulması olmuştur. Bu yeni oluşuma  Kazakistan’ın da dahil edilmesi gündeme gelmekle; Orta Asya ve Kafkasların önemli ülkeleri arasında askeri işbirliği gerçekleştirmek amacıyla somut adımlar atılmış oldu.

Uluslararası Örgütlerde Kazakistan’ın Yeri:

Bağımsızlığını kazanmasıyla beraber hemen hemen bütün uluslararası örgütlenmenin içine girmeyi başaran Kazakistan, bu konumuyla dünyada kendinden söz ettiren bir Türk ülkesi olmayı başarmıştır. Dış politikasında çok yönlülüğe önem veren Kazakistan, ekonomik gücüyle de Batılı ülkelerin ilgisini çekmeyi başarmıştır.

Rusya’yla olan derin ekonomik ve siyasi işbirliğinin yanı sıra NATO’nun Barış İçin İşbirliği Örgütünde bulunmaktadır. Ayrıca 2010’da Avrupa Güvenlik ve İşbirliği teşkilatının başkanlığını üstlenen Astana, Şangay İşbirliği Örgütü’nün de en önemli ülkesidir. Nazarbayev bölgedeki bütünleşme çabalarına çok önem vermiş ve bu bölgede kurulan birçok örgütün temelini de atmıştır. Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü, CICA(Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı) Orta Asya Birliği ve Avrasya Ekonomik İşbirliği Örgütü bunlardan en önemli olanlarıdır.

Türkiye’yle beraber Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleri sürecine önemli katkılarda bulunmuştur. İslam İşbirliği Teşkilatı’nda da faal olan İKÖ Dışişleri Bakanları Konseyi’nin 2011’de dönem başkanlığını yapmıştır.

Kazakistan uluslararası arenada önemli bir noktaya gelmesini dahil olduğu bu örgütlere borçludur. Bu örgütler sayesinde bölgesinde önemli bir ülke konumunu kazanmıştır.

Rusya’nın Avrasya Politikasında Kazakistan’ın Yeri ve Önemi:

SSCB’nin yıkılmasıyla birlikte eski post-Sovyet coğrafyasında işbirliği düzeyi ve etkileşim önemli ölçüde azaldı. Orta Asya ülkeleri kendi ulusal çıkarları doğrultusunda yeni ekonomik ortaklıklar arama ve Batı’ya entegre olma çabası içerisine girdiler. Bu stratejik eğilim doğrultusunda da Moskova’dan hem ekonomik hem de politik alanda uzaklaştılar. Aynı durum Rusya Federasyonu için de geçerliydi. Sovyetlerin yıkılmasıyla  birlikte ekonomik sorunlarla uğraşan Rusya,eski Sovyet ülkeleriyle bağlarını koparma yoluna gitti. Ancak Boris Yeltsin iktidarının son dönemlerinde muhalif kesimin de etkisiyle bu coğrafyaya yönelen Rusya; siyasi ve ekonomik bağları yeniden kurmak için çeşitli işbirliği örgütleri kurmak durumunda kaldı.

Özellikle Putin döneminde ivme kazanan Avrasyacılık fikri; esas itibariyle 20.yy’ın başında Çarlık Rusyasında kimlik bunalımıyla ortaya çıkan bir kavramdır ve Sovyetlerin kurulmasına da fikri açıdan hizmet etmiştir. Birçok Rus bilim adamı bu fikre katkı sağlayacak çalışmalar yapmış; Sovyetlerin kurulmasıyla da fikir teorikten pratiğe dökülmüştür. Fikir genel itibariyle Rusya’nın Batı ve Doğu kültürleri arasında birleştirici bir ülke olduğunu; her iki kültürden de beslenmekle aslında hiçbir kültüre bağlı olmadığını savunur. Avrasya’da Rusya’nın dengeleyici bir rolü olduğuna; Rusya’nın bu coğrafyada önemli sorumlulukları olduğuna işaret eder. Sovyetler döneminde kendini bulan Klasik Avrasyacılık; SSCB çöktükten sonra da Yeni Avrasyacılık olarak Rusya Federasyonunun dış politikasında sahneye çıktı. Bu bağlamda Vladimir Putin döneminde IMF’ye borçlarını ödeyip ekonomik sorunlarını çözen ve dış politikasında daha özgür bir alan oluşturan Rusya; bölgesel aktörlerle işbirliği kurup ayakta kalabilmek,sonra da kendi başına bir kutup oluşturmak amacıyla ‘Yakın Çevre’ doktirinini benimsedi.

Aynı zamanda Kazakistan başbakanı Nursutan Nazarbayev tarafından  da Sovyet sonrası bölgede özellikle ekonomik alanda işbirliğinin artırılması için desteklenen Avrasyacılık fikri,ilk defa 1994’te Moskova Üniversitesinde Nazarbayev tarafından dile getirilmiştir. Böylece Nazarbayev fikrin tanıtıcı vazifesini üstlenmiştir. Nazarbayev’e göre Avrasya coğrafyasının en önemli güçleri Rusya,Kazakistan ve Türkiye’dir. Rusya’ya bağımlı olan Kazak dış politikası ve ekonomisi Avrasyacılık fikrine destek vermektedir. Avrasya Birliğinin gerçekleşmesi çalışmalarına destek vermek için Türk tarihiyle ilgilenen Rus tarihçi ve Klasik Avrasyacılığın kurucusu Gumilev’in adına Kazakistan’da bir üniversite kurulmuştur. Bu bilgiler doğrultusunda Nazarbayev’in Avrasyacılığının etnik değil, bölgesel olduğunu ve Rusya’nın merkeziyetçiliğini kabul ettiğini söyleyebiliriz.

Putin’in Yakın Çevre doktriniyle birlikte bölgesel bütünleşme içerisine giren Rusya, bu ülkelerin ABD merkezli Atlantikçi yapının içerisine girmesini önlemeye çalışmaktadır. Bunu da BDT gibi girişimlerde bulunarak ve Avrasyacılık fikrini ön plana çıkararak gerçekleştirmeye çalışmaktadır. 1 Ocak 2012’de Avrasya Ekonomik Alanı’nın Rusya, Kazakistan ve Beyaz Rusya arasında imzalanmasıyla amacına ulaşan Rusya, bölgede ABD etkisinin kırılmasını önlemek yolunda önemli bir adım atmıştır. 2015’e doğru Avrasya Ekonomik Birliği’ne dönüşecek olan AEA’nın Avrupa Birliği’nin yapılanma modelini örnek alacağı söylense de Birlik’in Sovyetler’i anımsatacağı da konuşulmaktadır.

Sonuç

Kazakistan’ın önemi jeopolitik konumundan ve sahip olduğu hidrokarbon kaynaklarından kaynaklanır. Bağımsızlığına kavuştuktan sonra diğer Türki cumhuriyetler gibi iç sorunlarla boğuşmayan Kazakistan bütün enerjisini kalkınmaya ve modern dünyada iyi bir yer edinmeye harcamıştır. ABD, Çin ve Rusya’nın bu coğrafyadaki yarışlarının odak noktasını oluşturan Kazakistan, uluslararası örgütlerde aktif rol üstlenerek, dünyayı ilgilendiren konularda söz sahibi olmaya çalışmaktadır. ABD’ye dayanan Atlantikçi sistemden ziyade Avrasyacılık’a yönelen Nazarbayev, Rusya’yla beraber Avrasya coğrafyasında önemli roller üstlenmeye hazırlanmaktadır. Nazarbayev’in Kazakistan gayrı safi milli hasılasını 2015 yılında 200 milyar dolara çıkartmayı hedeflemesi de, ülkenin Merkezi Asya’nın görünmez gücü olduğunu kanıtlamaktadır.

Gözde TOP / Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümü

Sinem KARADAĞ / Maltepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve AB bölümü

Kazakistan-OneCikan
KazakistanKültürelTarihi

Kazakistan Hakkında Genel Bilgiler

Kazakistan Orta Asya’da yer alan Türk devletlerinden biridir. Kuzeyinde Rusya, Ural Dağları ve Güney Sibirya, doğusunda Moğolistan ve Doğu Türkistan, güneyinde Kırgızistan, Özbekistan, Aladağ, Tanrı Dağları ve Aral Gölü, batısında ise Hazar Denizi yer alır. Doğu ve batı sınırları arası 3000 km, kuzey ve güney sınırları arası 1500 km’dir. Yüzölçümü 2.717.300 km2dir. (9.büyük ülke)

Başkenti Astana resmi dili Kazakça ve Rusça’dır. Yönetim biçimi Cumhuriyettir. Ülke bağımsızlığına 16 Aralık 1991 yılında kavuşmuştur.Toplam nüfusu 16,195,000 (61.) kişi olan ülkede etnik yapı çeşitlilik gösterir. Ülke nüfusunun %63’ünü Kazak Türkleri, %24’ünü Ruslar, %3’ünü Özbekler, %2’sini Ukraynalılar, %1,4’ünü Uygurlar, %1,3’ünü Tatarlar, %1,1’ini Almanlar ve %4,5’i diğer milletlerden oluştur.

Tarihi

Kazakların tarih sahnesine çıkışları 15. asra rastlar. Şeybani Hükümdarı Ebü’l-Hayr zamanında bozkır bölgesinde yaşayan Türk kabileleri, aynı sülaleden Barak Hanın oğulları Canıbek ile Kerey’in idaresinde doğuya göç ederek ÇağatayHanlığı topraklarını kendilerine yurt edindiler. Buralarda yaşayan ve göçebe olan Türk kavimleri ile birlik olup iki yüz bin kişilik bir nüfûsa ulaştılar. Bunlara daha sonra, Naymanlar, Celayirliler ve Duğlatlar da katılınca bir milyonluk bir Kazak topluluğu meydana geldi. Balkaş civarında yaşayanlara Canıbekoğlu Kasım Han, Urallara kadar olan bölgede yaşayanlara Kereyoğlu Burunduk Han hükümdarlık ediyordu.

Kasım Han amcasının oğlu Burunduk Hanı ortadan kaldırarak, Kazakların tamamını idaresi altına aldı ve üç yüz bin kişilik bir ordu kurdu. Kasım Handan sonra oğlu Aknazor Han (1520-1555), ondan sonra onun oğlu Şigay Han (1555-1570) Kazan hükümdarı oldu. Şigay Han zamanında bozkırların tamamı Kazak hakimiyeti altına girdi. Şigay Hanın yerine geçen Tevekkel Han (1570-1600) Taşkent’i ele geçirerek başşehir yaptı. Kazak topraklarını üç ayrı “orda”ya böldü. Bunlar batıdan doğuya sırasıyla Tien Shan’ın kuzeyindeki Semireciye bölgesini içine alan kısma BüyükOrda (Uluyüz), Aral Gölünün doğusundaki orta step bölgesini içine alan kısma OrtaOrda (Ortayüz) ve Aral Gölüyle Ural Irmağı arasında kalan kısma da Küçük Orda (Kiçiyüz) denildi. Tevekkel Hanın yerine geçen kardeşi İşim Han (1600-1623), Çungarya Kalmuklar’ına (Oryatlara) karşı devamlı harpler yaptı. Ondan sonra yerine geçen kardeşi Cihangir (1623-1655) Kalmukları 1626 yılında yendi. Cihangir Handan sonra yerine oğlu Tekva Han (1655-1678) geçti.

Rus İşgali

Tekva Handan sonra sultan olan Pulta Han (1678-1718) devrinde Çungarya Kalmukları, Türkistan’a kadar olan bölgeleri elegeçirdi. Kazakların birliği bozuldu. Ordalar birbirleri ile savaşmaya başladılar. Bu durumdan istifade eden Ruslar, önce Küçük Ordayı (1731), sonra Orta Ordayı (1743), daha sonra da Hokand Hanlığı idaresindeki Büyük Ordayı (1846) hakimiyetleri altına aldılar. Böylece bütün Kazak toprakları Çarlık Rusyasının eline geçmiş oldu. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kazak topraklarında yeni iskan merkezleri kurularak Ruslar yerleştirildi. 1916’da 19-43 yaş arası bütün erkek nüfûsun askere çağrılması üzerine Kazaklar isyan etti. Fakat bu isyan Ruslar tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı.

1917 devriminden sonra Alaş Orda adlı Kazak hükümeti kuruldu.

Kızılordu 1920’de Kazakistan’ı işgal etti ve Oranburg’da muhtar bir Sovyet Cumhûriyeti kuruldu. Daha sonra Alma-Ata başşehir oldu. Göçebeler 1929’da yerleşik hayata geçmeye zorlandı. Çok sayıda Rus ve Ukraynalı Kırgızistan’a yerleştirildi. Buna karşı çıkan Kazaklar hunharca katledildiler. Kazak çocukları milli ve dini kültürden uzak, ateist olarak yetiştirilmeye çalışıldı ise de bunda muvaffak olunamadı. 1936’da yapılan yeni bir düzenleme ile Kazak Özerk bölgesi, Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhûriyeti haline getirildi. Rusya’daki Glasnost hareketlerinden sonra ve 1991 Ağustosunda eski Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla Kazakistan Cumhûriyeti bağımsızlığını ilan etti.

Fiziki Yapı

Ülke topraklarının beşte biri dağlarla kaplıdır. Diğer kısmı düzlükler tepelik ovalar ve platolardan meydana gelir. Batı ve güneybatı kesimlerine hakim olan HazarÇöküntüsünün güneyinde Ustyurt Yaylası, Mangışlak Yarımadasında ise Karadağ ve Akdağ uzanır. Hazar Çöküntüsünü Ural Platosu ve Mugodjar Tepeleri geniş Turan Ovasından ayırır. Kurumuş ırmakların önceleri taşıdığı kumlar güneyde Kızılkum Çölünü, orta kesimde Karakum Çölünü, kuzeyde Büyük ve Küçük Barsuki çöllerini meydana getirmiştir. Kuzeyde dağların yüksekliği 1500 metreye ulaşır. Ülke topraklarının batısında Uludağ, doğusunda iseCengizdağ olarak bilinen sıradağlar yer alır. Doğu ve güneydoğudaki yüksek dağ silsileleri vadilerle yarılmıştır. Çungarya Aladağları Balkaş Gölünün bulunduğu çöküntünün güneyinden, Tarbagatay Sıradağları güneyden, Altay dağ silsilesinin devamı olanListvyaga, Holzun ve Tigirek sıradağları ise doğudan Kazakistan topraklarına girer. Kırgızistan sınırındaTanrı Dağları, uzanır. Muyunkum Çölü Karadağ’ın içlerine kadar girer.

Kazakistan’da binlerce küçük akarsu vardır. Bu akarsuların büyük kesimi Hazar Denizi, Aral, Balkaş ve Tengiz göllerine dökülür. Kazakistan topraklarını baştan başa geçen ve Kuzey Buz Denizine dökülen nehirler ise Irtiş, İşim ve Tobul’dur. Akarsuların büyük kısmı yazın kurur. Başlıca ırmakları Ural ve Seyhun’dur. Seyhun üzerinde taşkınları önlemek ve sulama gayeli birçok baraj bulunur.

Ülke sınırları içinde su seviyesi genelde değişken olan ve bazıları belli aylarda kuruyan elli bine yakın göl vardır. Hazar Denizinin 2320 km’lik kıyısı Kazakistan sınırları içinde kalır. Diğer önemli gölleri Aral, Balkaş, Zaysan, Alakol, Tengiz ve Seletitengiz’dir.

İklim

Kazakistan’ın vadi ve ovalarında çok sert bir kara iklimi hakimdir. Sıcaklık bölgelere göre çok farklılık gösterir. Güneyde -5°C ile -1,4°C arasında değişen kış ortalama sıcaklığı, orta kısımlarda -16°C ile -19°C’ye kadar düşer. Yazın ortalama sıcaklık kuzeyde 20°C güneyde ise 29°C’dir. Senelik ortalama yağış miktarı kuzey ve orta kısımlarda 200-300 mm, güneyde 400-500 mm, yüksek sıradağlarda ise 600-1000 mm arasında değişir. Vadilerde sık sık kasırga şiddetine varan rüzgarlar eser.

Doğal Kaynaklar

Madenler: Kazakistan yeraltı kaynakları bakımından zengindir.Karaganda bölgesinde zengin kömür yatakları, Ural-Enba Havzasında petrol yatakları vardır. Ayrıca bakır, kurşun (Altay, Kara-Tav, Ala-Tav, Tekeli’de), çinko (Alma-Ata), demir (Karkaralı, Balhaç, Cez-Kazgon, Ata-Su), manganez, kalay, volfram, molibden, antimuan çıkarılmaktadır.

Bitki örtüsü ve hayvanlar: Ülke topraklarının büyük bölümünü kaplayan çöllerde pelin otu ve ılgın yetişir. Altay ve Tanrı dağları ormanlarla kaplıdır. Ormanlarda ve çöllerde çok sayıda av hayvanı yaşar. Bunlardan bazıları; antilop, sığın, kurt, ayı, kakum, samurdur. Irmak ve göllerde sazan, turna, som balığı, alabalık ve tatlısu levreği Hazar Denizinde ise mersinbalığı, ringa çamçak avlanır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Kazakistan’ın nüfûsu 16.000.000 civarındadır Başkenti Astana olup nüfûsu 1.200.000’dir. Nüfûsun % 58.9’u Kazak, % 25.9’u Rus, % 5.8’i Alman, % 2.94’ü Ukraynalı, % 6.5’i diğer milletlere mensuptur. Başlıca şehirleri Almatı, Çimkent, Atrau, Pavlodar, Karaganda ve Aralsk’dır.

Kazakistan’da büyük yerleşim bölgeleri dışında hala eski göçebe özelliği sürdürülmektedir. Halkın çoğu geçimini hayvancılıkla sağladığı için yazın “çaylav” dedikleri yaylalara gitmek, kışın da “kıştav” dedikleri kışlaklarında barınmaktadırlar. Böylece göçebe hayatlarını devam ettirirler.

Eğitim: Halkın çoğu 1917 komünist ihtilalinden önce göçebe hayatı yaşadığından, Kazaklarda eğitim faaliyetleri fazla gelişmemişti. Yerleşme merkezlerinde çok sayıda medrese vardı. İhtilalden sonra bölgede Rus eğitim sistemi uygulanmaya başlandı. İlk ve orta öğretim Kazakça yapılmasına rağmen, anaokullarında ve yüksek okullarda Rusça eğitim yapılması Kazak gençlerini Rusça öğrenmeye mecbur bıraktı.

Kazakistan’da eğitim 7-17 yaş arasında mecbûri ve parasızdır. Okullarda Rusça ve Kazakça eğitim yapılır. Ayrıca azınlık dillerinde de öğretim yapan okullar vardır. Nüfûsun az olduğu bölgelerde ortaokul çocukları için yatılı okullar bulunur. Mesleki eğitim veren okulların sayısı oldukça fazladır. Ülke çapında 8689 ortaokul, 243 teknik lise, vardır.

Kazakistan’da ilk üniversite 1934’te Kirov’da kuruldu. 1948’de Kazak İlimler Akademisi teşkil edildi. Bu akademiye bağlı 35’ten fazla enstitü vardır. Ayrıca 40 civarında yüksek okul mevcuttur.[/vc_column_text]

Siyasi Hayat

Rus hükûmeti, Kazakların milli şuurunu kaybetmesi için çeşitli çalışmalar yaptı. Stalin döneminde Kazakçadan Arapça ve Farsça kelimeler çıkarılarak bunların yerine Rusça kelimeler konuldu. Günümüzde Kazakçada bulunan bazı kelimeler için Rusça kelimeler kullanılmaktadır. Böylece Kazakça kısa zamanda Rusçanın tesiri altında kalmıştır. Buna sebep, kendi dilini iyi bir şekilde öğrenmeyen Kazak aydınlarının şuurlu veya şuursuzca yazılarında Rusça kullanmaları olmuştur.

Büyük kısmı Müslüman olan Kazaklarda dindarlık derecesi bölgelere göre değişmektedir. Kazakların çoğunlukta bulunduğu bölgelerde dini inanç daha güçlü olup, Kazakların azınlık durumuna düştüğü bölgelerde ise dini inanç zayıftır. Müslümanların çoğunlukta bulunduğu bölgelerde İslami ve milli adet ve örfler hala canlı olarak muhafaza edilmektedir. Bağımsızlığını kazanmadan önce din aleyhtarı propaganda çok güçlü yürütülmekteydi. Kazakistan’da 1948’den bu yana Kazakça 150’ye yakın din aleyhtarı kitap yayınlanmıştır. Kazaklar, Müslüman topluluklar arasında, dillerinde din aleyhtarı kitaplar neşredilen üçüncü ülke durumundadır.

Ekonomi

Ülke ekonomisi tarım, hayvancılık ve madenciliğe dayalıdır. Toprakların büyük bölümü çöl ve dağlarla kaplı olduğu için tarıma elverişli arazi azdır. Bu arazinin büyük kısmı mer’adır. Kazakistan’da tarım dört bölgede mütalaa edilebilir: 1)Yerleşik zirai bölge: Bölgede özellikle buğday, darı, ayçiçeği ve büyükbaş hayvanlar yetiştirilir. 2) Geçiş bölgesi: Bu bölgede darı yetiştirilir ve koyun beslenir. 3)Hayvan besleme bölgesi:Buralarda koyun beslenir. Aktübe’de ayrıca at ve deve de yetiştirilir. 4)Sun’i sulama yapılan bölge: Bu bölgede ise sanayide kullanılan pamuk, pancar, tütün, kendir, yağlı tohumlar ve pirinç yetiştirilir.

Kazakistan sanayii madenciliğe bağlı olarak gelişmiştir. Sovyetler Birliğinden ayrılmadan önce, bu ülkenin hammadde ihtiyacının büyük kısmını karşılıyordu. Başlıca sanayi kuruluşları demir, çelik, çimento, gübre, şeker, un, konserve, ilaç, sentetik iplik, röntgen aletleri fabrikalarıdır. Sanayide çalışan işgücünün büyük kısmı kömür madenleri, petrol tesislerinde çalışmaktadır.

Ulaşım: Kazakistan’da ulaşım kara, demir ve hava yoluyla sağlanır. Demiryolu ağı 21.400.000 km uzunlukta olup, ülkeyi ağ gibi örmüştür. Karayolları’nın uzunluğu ise 189.000 km’dir. Birçok şehirde hava alanı vardır.

Kuru üzüm çeşitlerinde, üzümün kurutulma aşaması da üzümün değerinde büyük rol oynuyor. Özel olarak yapılan asmalarda dalında kurutulan üzümlerin yanı sıra açık havada, gölgede, rüzgarın etkisiyle kurutulanlar bir yanda, kerpiçten yapılmış özel depolarda kurutulan üzümler diğer yanda tüketiciye sunuluyor.

Vilayeti ziyaret edenler, kültürel ve tarihi mirası ziyaret ettikten sonra Çinliler tarafından Hou Yan Şan olarak adlandırılan Alev Dağı arasındaki yeşilliklerle kaplı Üzüm Vadisinde Uygur kültürü, müzikleri, dansları ve misafirperverliğiyle yorgunluğunu gideriyor.

Konuklara üzüm çeşitlerinin ve üretim şekillerinin sergilendiği bağlar gezdiriliyor, bilgi veriliyor ve tattırılıyor.

Alev Dağının eteklerinde 16 kilometrekarelik alanda kurulan üzüm vadisinde 10 bin Uygur aile, hem üretim yapıyor hem de yut içinden ve dışından gelen misafirleri ağırlıyor.

Mesaj Göner
merhaba nasılsınız
ARİF DERNEĞİ
Merhaba, size yardımcı olabilmemiz için bize mesaj atmanız yeterli. İyi günler dileriz :)